Türk Askerine Peksimetle Bir Çarık Yeter mi?

İsmet Paşa hem düşman ordusunu hem de kendi ordusunu çok doğru analiz edebilen bir komutandı. Gereksiz böbürlenmeler veya kahramanlık edebiyatı ile sonuç alınamayacağını biliyordu. İsmet Paşa, orduda eskiden beri Türk askeri ile ilgili çok yanlış bir fikir olduğunu ve kanaatkârlığını ifade etmek için abartılarak askerimize peksimetle bir çarığın yeteceğinin söylendiğini hatırlattıktan sonra kendi görüşünü açıklıyordu: “Bu sözlerin hakikatle ve Türk askerinin tabiatıyla hiçbir ilgisi yoktur. Türk askerinin tabiatı, bilhassa şu noktada çok açık bir surette bellidir: Asker, iyi bakılmak ve iyi beslenmek ister. Harbin çetin isteklerine ancak tam gıdasını alan, iyi giyinmiş olan asker dayanabilir. Türk askerinin hususiyeti şudur ki, iyi bakılan askerlerimiz bunu takdir etmenin üstünde, ayrıca yüreğinde sadakat, fedakârlık, minnet duyguları da taşır.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük şansı, büyük dünya savaşlarının olduğu bir dönemde ülke yönetiminde İsmet İnönü gibi askeri dehaya sahip birinin olmasıydı.

1906 yılında Harbiye’yi birincilikle bitiren İsmet İnönü, önce Rumeli’de görevlendirilir. Daha sonra üç yıl kalacağı Yemen’e gider. Kafkas Cephesi, Suriye Cephesi, Sina Cephesi derken Milli Mücadele dönemine kadar ömrü cephelerde geçer. İstanbul’un işgali sonrasında Ankara’ya gelir. Atatürk’le yaptığı görüşmelerde dağınık Kuvayı Milliye grupları ile vatanı kurtarmanın mümkün olmayacağını, düşmanı yurttan atmak için mutlaka düzenli bir ordu kurup düşmanı meydan muharebesinde yenmek gerektiği düşüncesini savunur. Bu açıdan Atatürk’le tam bir düşünce birliği içindedirler. 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisinde Atatürk Meclis Başkanı, İsmet İnönü’yse Atatürk’ün teklifi ile Genelkurmay Başkanı seçilir.

İçeride isyanların artması ve Çerkez Ethem’in başına buyruk hareket etmesine bir de Anadolu’nun içine doğru ilerleyen Yunan işgali eklenince Batı Cephesi sıkışır. Mustafa Kemal, İsmet İnönü’yü Genelkurmay Başkanlığı kalmak kaydıyla Batı Cephesi Kumandanı olarak görevlendirir. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşını kazanma yolunda verdiği en önemli karar da belki budur: Orduların komutasını İsmet Paşa’ya emanet etmek. Atatürk, her dönemde İsmet Paşa’yı diğer komutan arkadaşlarından ayrı tutmuştur. İsmet Paşa hem kendi gücünü, hem düşmanın gücünü doğru değerlendiren, hayallere kapılmayan, risk alan ancak maceraya atılmayan, yaratıcı planlarla düşmanı şaşırtan ve savaşlarda öngörüleri doğru çıkan bir kumandandı. Atatürk, İsmet Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı ile ilgili öngörülerinin neredeyse tamamının gerçekleştiğine kendisi tanık olmuştu.

  • Yunan ordusu karşısında İnönü muharebelerini kazanarak ilk kez bir kurtuluş umudunu var eden kişi İsmet İnönü’ydü.
  • Yunan taarruzu sonrasında orduyu kaybetmeden Sakarya’nın doğusuna çeken, burada orduyu yeniden toparlayıp son derece güçlü bir savunma hattı kurarak düşman saldırısını karşılamak üzere savaş planlarını hazırlayan kişi İsmet İnönü’ydü.
  • Büyük Taarruzun bütün planlarını cephede hazırlayan kişi de İnönü’ydü. Elbette planlar Atatürk tarafından onaylanmıştı. Bazı komutanlar, İsmet Paşa’nın hazırladığı planın çok büyük riskler içerdiğini söyleyerek itiraz etseler de İsmet Paşa hesaplarını doğru yapmıştı. Atatürk, ordunun hazırlanması için gereken sürede muhalefetin beklemeye ikna edilmesi ve diğer generallerin plana karşı çıkmasıyla ilgili olarak her zaman İsmet Paşa’nın arkasında durdu.
  • Büyük bir taarruz için düşmana sezdirmeden orduyu Kocatepe’de toplamak, Kars’tan ağır toplar getirterek güçlü bir topçu atışıyla düşmanı bozguna uğratmak, kısa süre içinde düşman ordusunu yarmak gibi tüm taarruz planlarını belirleyen kişi İsmet İnönü’ydü. İsmet Paşa’nın hesapları birkaç küçük farkla gerçekleştiğinde Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak bir araya gelerek bir sonraki adımı konuştular. İsmet İnönü ısrarla ordunun bir dakika bile yitirmeden İzmir’e doğru düşmanı izlemesi ve İzmir temizlendikten sonra diğer bölgelere asker kaydırılması gerektiğini söylüyordu. Kısa bir gecikme bile İzmir’de yeni bir düşman savunma hattı kurulması sonucunu doğurabilirdi. Fevzi Çakmak’ın önerisi ise farklıydı. Atatürk, Başkomutan olarak Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’nın önerisini kabul etti. “Benim başlıca sevgilim İzmir olmuştur” diyen İnönü’nün hesapladığı şekilde, ordumuz 9 Eylülde İzmir’e girdi.
  • Tek kurşun atılmadan Trakya’daki düşman işgalinin sonlandırılmasını sağlayan Mudanya Mütarekesi görüşmelerini Türkiye adına yürüten kişi İsmet İnönü’ydü.
  • Kendisi istememesine ve Lozan’a Dışişleri Bakanı’nın gitmesinin daha isabetli olacağını söylemesine karşın, Atatürk’ün önce Dışişleri Bakanı yapıp, sonra Lozan Konferansına gönderilmesini sağladığı kişi İsmet İnönü’ydü. Türkiye savaş meydanında kazandıklarını Lozan Anlaşmasıyla bütün dünyaya kabul ettirdiğinde, Türk heyetinin başında imzacı olarak gene İsmet Paşa bulunuyordu.
  • İkinci Dünya Savaşında bütün dünya bir yangın yerine döndüğünde ülkesini bu büyük felaketten koruyan kişi İsmet İnönü’ydü. Fransa’da asker ve sivil olarak toplam 500 bin kişi öldü. Polonya, savaşta toplam nüfusunun %17’sini, Yunanistan ise %5’ini kaybetti. Japonya’nın kayıp sayısı 3 milyon kişiye yaklaşıyordu. Çin’de 15 - 20 milyon insan ölmüş, Sovyetler Birliği ise 27 milyon kadar bir kayıp vermişti. İsmet Paşa ise daha savaş başlamadan bu savaşın kazananı olmayacağını öngörmüş ve müthiş bir diplomasiyle ülkesini bu büyük felaketten uzak tutabilmişti.

Asker kökenli bir lidere sahip olmak normal zamanlarda istenmeyen bir şey olabilir. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin en büyük şansı, ülkenin başında çok büyük bir askeri dehaya sahip, İnönü gibi bir liderin bulunmasıydı. Eğer o dönemde ülkenin başında, bir koyup üç kazanma hayallerine sahip hayalci liderler olsa Türkiye savaş meydanlarında milyonlarca insanını kaybedebilirdi.

İsmet Paşa’nın hatıralarındaki en ilginç noktalardan biri de düşmanlarını analiz ettiği bölümdür. İsmet Paşa, düşman ordusunun komutanı General Papulas’ı öylesine iyi tanıyordu ki, gücünün nerede biteceğini, nerede umutsuzluğa kapılacağını çok iyi biliyordu. Düşman ordusunu sayfalarca anlatacak derecede, en ince ayrıntısına kadar bilmek, ordunun komutanının karakterini böylesine ustalıkla analiz edebilmek İnönü’nün askeri dehasının örneklerinden sadece birisi.

İsmet Paşa düşman ordusu gibi, kendi ordusunu da doğru analiz edebilen bir komutandı. Gereksiz böbürlenmeler veya kahramanlık edebiyatı ile sonuç alınamayacağını biliyordu. İsmet Paşa, orduda eskiden beri Türk askeri ile ilgili çok yanlış bir fikir olduğunu ve kanaatkârlığını ifade etmek için abartılarak askerimize peksimetle bir çarığın yeteceğinin söylendiğini hatırlattıktan sonra kendi görüşünü açıklıyordu: “Bu sözlerin hakikatle ve Türk askerinin tabiatıyla hiçbir ilgisi yoktur. Türk askerinin tabiatı, bilhassa şu noktada çok açık bir surette bellidir: Asker, iyi bakılmak ve iyi beslenmek ister. Harbin çetin isteklerine ancak tam gıdasını alan, iyi giyinmiş olan asker dayanabilir. Türk askerinin hususiyeti şudur ki, iyi bakılan askerlerimiz bunu takdir etmenin üstünde, ayrıca yüreğinde sadakat, fedakârlık, minnet duyguları da taşır.”

Bütün bu başarılara karşın İsmet Paşa, hem cumhuriyet düşmanlarının, hem de -Atatürk’ü korumak adına- dönemin tüm hatalarını İsmet Paşa’ya yükleyen sözde cumhuriyetçilerin hedefi olmaktan kutulamadı. İsmet Paşa, Yemen’deki askeri görevi sırasında kulağından rahatsızlanmış ve duyması iyice güçleşmişti. Bütün komutanlar kahramanlıklarıyla anılırken, görevi nedeniyle yaşadığı bu sorun İsmet Paşa’ya ancak Sağır İsmet unvanını getirebildi.

İsmet Paşa yaptığı işleri olduğu gibi yansıttı, büyütmedi. Birinci İnönü Muharebesi için “Birinci İnönü Muharebesi askeri bakımdan mütevazı ölçüde bir muharebedir. Yunanlar taarruz etmişler, bizim mevzileri söktürmüşler, bundan sonra hazırlıksız geldiklerini, ilerisinin daha çok tehlikeli olduğunu anlayarak kendileri çekilip gitmişlerdir” yazacak kadar dürüsttür.

İşgalciler, İstanbul Hükümeti ve yerli işbirlikçiler ordumuzun olası bir yenilgisini beklerken İsmet Paşa tam bir askeri hareket dediği İkinci İnönü Muharebesinin sonunda milletimize kurtuluşu müjdeleyen o ünlü telgrafını çekmiştir. Halkımıza ve Meclis’e direnme gücü veren ruh, o telgrafta gizlidir:

“Saat 18, dakika 30’da Metristepe’den gördüğüm vaziyet: Gündüzbey şimalinde, sabahtan beri sebat eden ve dümdar (artçı) olması muhtemel bulunan bir düşman müfrezesi, sağ cenah grubunun taarruzuyla gayrımuntazam çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye istikametinde temas ve faaliyet yok, Bozüyük yanıyor. Düşman, binlerce maktulleriyle doldurduğu muharebe meydanını silahlarımıza terk etmiştir.”

Garp Cephesi Kumandanı İsmet

Mustafa Kemal Paşa bu telgrafı 1 Nisanda yanıtlar.

“Garp Cephesi Kumandanı ve Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa’ya:

Bütün tarihi âlemde sizin İnönü Meydan Muharebelerinde deruhte ettiğiniz vazife kadar ağır bir vazife deruhte etmiş kumandanlar enderdir. […] Siz orada yalnız düşmanı değil milletin mâkus talihini de yendiniz. […] Düşmanın hırsı ve istilası azim ve hamiyetinizin yalçın kayalarına başını çarparak hurdahaş oldu.”

Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal

İsmet İnönü’nün Hatıralar kitabı, Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarına ilişkin çok önemli bilgiler içeriyor. Kendisini ülkesine adamış müthiş bir asker, doğru bildiğini söylemekten korkmayan usta bir siyasetçi ve kendi deyimiyle amatör bir diplomat. Son derece akıcı bir üslupla yazılmış, anekdotlarla dolu, Milli Mücadeleye ilgi duyan herkesin okuması gereken bir kitap İsmet İnönü’nün Hatıralar’ı.

İsmet İnönü’nün Hatıralar kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

Kapat