Laiklik Tartışmalarının Başörtüsü Sorununa İndirgenmesi

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç Dr. Murat Akan’ın Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanan Laiklik Siyaseti kitabı Fransa ve Türkiye’nin laiklik seyrini karşılaştırmalı bir şekilde incelerken güncel birçok meseleye de ışık tutuyor.

Doktorasını 2005’te Columbia Üniversitesi’nden alan Murat Akan doktora tezini ünlü karşılaştırmalı siyaset bilimci Alfred Stepan’ın danışmanlığında yazmış. Yazarın TÜBİTAK bursu ile 2012’de gittiği Max Planck Enstitüsü’nde yazımını tamamladığı Laiklik Siyaseti ilk olarak 2017’de Columbia Üniversitesi Yayınevi tarafından İngilizce olarak yayımlandı. Hilal Dikmen çevirisiyle 2021’de Türk okurlarla buluşan Laiklik Siyaseti hakkındaki yorumlardan bazıları:

  • Akan, Üçüncü Fransa Cumhuriyeti’nde liberal laikliğin nasıl kazandığını ve Türkiye’de Kemalizm’in AKP’nin egemenliğinin yolunu nasıl açtığını gösteriyor. Laiklik Siyaseti bu konuya dair okuduğum en iyi kitap ve küresel laiklik kavrayışlarını önemli ölçüde canlandıracak.” - Jean Baubérot (Tarihçi ve Sosyolog / Sorbonne Üniversitesi)
  • Laiklik Siyaseti entelektüel merakı olan herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. (..) Çoklu modernite ve karşılaştırmalı laiklik çalışmalarında birçok yanlış anlamayı açıklığa kavuşturacak.” - Peter van der Veer (Antropolog / Max Planck Enstitüsü Direktörü)
  • “Karşılaştırmalı tarihin en iyi örneklerinden birisi.” - Cihan Tuğal (Sosyolog / University of California, Berkeley Öğretim Üyesi)

Laiklik Siyaseti, Fransa ve Türkiye’deki laiklik tartışmalarına odaklanarak din kurumlarının devletle ilişkileri, okullarda zorunlu din eğitimi, devletten ücret alan din adamları, başörtüsü yasakları gibi ortak konular üzerinden tarihsel olarak laiklik uygulamalarını ve buna yön veren siyasi yaklaşımları ele alıyor.

Fransa’da Başörtüsü Yasağı

3 Mart 2004’te Fransa’daki devlet okullarında dini sembollerin giyilmesinin yasaklamasına ilişkin yasanın kabul edilmesinin öncesi ve sonrasında çok ciddi tartışmalar yaşandı. Murat Akan kitabında hem bu tartışmaları önümüze getiriyor hem de Fransa’nın laiklik anlayışındaki değişim işaretlerini analiz ediyor. Bu tartışmalardan örnekler:

“Diyorsunuz ki ‘Tüm çocukları aranıza kabul edin.’ Evet ama bu hiçbir zaman çocukların okula yanlarında ebeveynlerinin dinini getirmeleri anlamına gelmedi… Bu genç kıza bir özgürlük alanı sunmak yerine ona babasının eviyle okul arasında hiçbir fark olmadığını gösteriyorsunuz. Kadınların itaatinin simgesi olan İslami başörtüsüne fiilen izin vererek babalarına ve ağabeylerine yani dünyanın en katı ataerkilliğine tam yetki veriyorsunuz.” – (1989’da yayımlanan Öğretmenler Pes Etmeyin başlıklı mektuptan)

“Biz cinsiyet eşitliğini unutmuyoruz, tam aksine. Ancak başörtüsü ister tercih ister dayatma sonucu giyilsin, bunun suçlusu örtülü genç kadınlar değildi ve her koşulda ‘faturayı ödeyenler’ onlar olmamalıdır. Her halükârda birisinin kendini özgürleştirebilmesi, ona özerklik sağlayacak araçların sağlanması laik eğitime dahil edilmesiyle mümkündür, laik eğitimden dışlanması ise onu boyun eğmeye mahkûm eder.” (Seküler Okula Evet, Ayrımcı Yasalara Hayır başlıklı imza metninden)

Daha önce başörtüsü yasağına karşı olduğunu açıklayan CFCM (Müslüman Kültü Fransız Konseyi) aşağıdaki sert açıklamasının ardından önce tonunu yumuşattı, sonraysa yasaya karşı eylemleri caydırmaya çalışarak yasağı onaylayan bir tutum takındı.

“Başörtüsü dini bir buyruktur. Cumhuriyetin temel metinleri gereğince, özellikle de vicdan özgürlüğü, din özgürlüğü ve bireysel özgürlükler gereğince, CFCM laiklik ilkesinin ve 1989 Conseil D’Ėtat tavsiyesinin uygulanmasını ısrarla talep eder. CFCM başörtüsü giyilmesine karşı alınan kararları esefle karşılar.”

Murat Akan Fransa’daki laiklik tartışmalarını aktardıktan sonra Sarkozy’nin pozitif laiklik hareketinin kamusal alanda dine daha fazla alan açtığını aktardıktan sonra pozitif laikliğin Üçüncü Cumhuriyetin devlet-sivil dincilik anlayışından bir farkı olmadığını belgeliyor.

Laiklik Tartışmalarının Başörtüsü Sorununa İndirgenmesi

Nilüfer Göle, Modern Mahrem’de modernleşme olgusunu incelerken dini inançlar ve geleneksel bağlardan kurtularak modern topluma geçildiği görüşüne eleştiri getirir. Örtünmenin, İslamcılık akımının modernleşmeye karşı bir tezahürü olarak ele alınmasına bireylerin yaşamlarından örnekler vererek karşı çıkar. Modernite ve İslamcılığın birbirini dışlayan iki kategori olarak sunulmasının yanlışlığını vurgular. “Ülkeler arasında ve zaman boyunca siyasi alanları tarif ederken ve karşılaştırmalı olarak haritalarını çıkarırken neredeyse sadece başörtüsü sorusuna odaklanılması laikliğin karşılaştırmalı seyirlerinin tespit edilmesini ve dolayısıyla değerlendirilmesini tamamen saptırmıştır” diyen Murat Akan ise Göle’nin eleştirisini daha da genişleterek siyasi alana yansıtıyor.

Fransa ve Türkiye’deki tartışmaları ayrıntılı olarak ele alan Murat Akan, ister dini harekete geçirmek isterse dini hareketsiz kılmak amacıyla yapılsın devletin din işlerine müdahale etmesinin birbirine taban tabana zıt iki farklı amaca da hizmet edebileceğini örnekler üzerinden gösteriyor. Bu haliyle bakıldığında laiklik tartışmalarının ve kurumsal düzenlemelerin içeriği çok daha fazla önem kazanıyor. Hem Fransa hem de Türkiye’de laikliğin başörtüsüne indirgenmesinin kurumsal siyaseti görmemizi engellediğini gösteriyor.  Ayrıca kitap 19. yy. Fransa Üçüncü Cumhuriyeti’ndeki monarşist ve siyasi Katolik akımlarla AKP siyasetinin arasındaki benzerlikleri belgelemesiyle dikkat çekiyor.

 

Cumhuriyet Döneminde İlk Laiklik Uygulamaları

1924’te halifeliğin kaldırılmasının ardından 1928’de devletin diniyle ilgili ibare de anayasadan çıkarılmış Tevhidi Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatılmıştı. 1924’te öngörülen ilköğretimdeki zorunlu din dersinin saatleri 1930’da azaltılıp 1931’deyse din dersi tümüyle kaldırıldı. Ortaokuldaki zorunlu din dersi de aynı şekilde önce bir saate düşürülüp 1928’de kaldırıldı. 1924’te medreselerin yerine kurulan 29 İmam Hatip Lisesi, öğrenci azlığı nedeniyle 1930’a kadar giderek azaldıktan sonra nihayet 1930’da tümü kapatıldı. İlahiyat Fakültesi ise öğrenci kayıtlarının azlığını belgeleyen bir raporun ardından 1933’te kapatıldı.

1946-1950 Arasında CHP’nin Laiklik Anlayışı

1940’larda Kemalist CHP’nin laiklik anlayışı farklı bir yöne doğru ilerledi. 1946 ile 1950 arasında CHP’de belirgin bir dine dönüş görüldü. 1947’de Mekke’ye hac fonu sağlandı, 1949’da ilkokul öğrencilerine seçmeli din dersi getirildi. İmam Hatip okulları yeniden açıldı. 1947’de Diyanet’in bütçesi neredeyse iki katına çıktı.

1946’da sadece CHP’lilerin katıldığı Milli Eğitim bütçesi tartışmalarından:

İtirazlar olsa da tartışmaların ardından CHP dine daha fazla devlet desteği ayırmaya karar verdi. 1920’lerde ana amacı İslamcı kesimi ürkütmeden sınırlamalar getirmek olarak görülen, “Bizim laikliğimiz din karşıtı değil” anlayışı artık devlet destekli bir dincilik anlayışına kayıyordu.

1950 Sonrasında Türkiye’de Laiklik Siyaseti ve Yaygınlaşan Devlet-Sivil Dinciliği Yaklaşımı

Demokrat Parti CHP’den devraldığı devlet-sivil dinciliği geleneğini sürdürdü. 1950’de ilköğretimdeki din dersi müfredatın içine alındı ve derse katılmak isteyenlerin değil katılmak istemeyenlerin başvurması kararlaştırıldı. Demokrat Parti dini bir araç olarak kullanmak düşüncesinin siyasette belirgin biçimde yerleşmesini sağladı.

Fethullah Gülen: “İhtilalciler Cumhuriyet Hükümetlerinin Yapamadığı Bir İşi Yaptı”

12 Eylül darbesinden sonra ise din “toplumun çimentosu” olarak nitelendirildi. Anayasa taslağı üzerine çalışan Danışma Meclisi raporundaki şu ifadeler dikkat çekicidir: “Ekonomik bunalımlar alınacak tedbirlerle kısa sürede atlatılabilir ama ahlak bunalımları böyle değildir. Birçok millet ahlaki çöküntü neticesinde tarihten silinmiştir.” “Türk çocuğuna Lenin, Mao ve Castro yerine dinini gerçek anlamda ve devletin ehliyeti eliyle Atatürk ilkeleri çerçevesinde öğretelim.”

Bu anlayışın sonuçlarından birisi 1985’te Tunceli’de bir İmam Hatip Lisesi açılmasıydı.

Fethullah Gülen’in biyografi yazarının aktardığına göre 12 Eylül askeri yönetimiyle ilgili bir değerlendirme yapan F. Gülen askeriye için “İhtilalciler Cumhuriyet hükümetlerinin yapamadığı bir işi yaptı” demişti.

Murat Akan’ın çalışması, iktidarda Kemalist CHP, Demokrat Parti veya darbeci askerler olduğuna bakmaksızın devlet-sivil dinciliğinin laiklik siyasetine nüfuz ettiğini, farklı derecelerde ve farklı amaçlar doğrultusunda (kimi zaman komünizme, kimi zaman gericiliğe karşı, kimi zaman da tümüyle ahlaki nedenlerle) ancak benzer araçlarla sürdürüldüğünü gözler önüne seriyor. Kitap 2000’li yıllar Türkiye’sinde AKP’nin aynı siyasetin devamı olarak devlet-sivil dinciliğini çok daha ileri bir noktaya götürdüğünü rakamlar ve belgelerle ortaya koyuyor.

Karşılaştırmalı Laiklik Siyasetiyle İlgili Çok Önemli Bir Kaynak

Laiklik Siyaseti, karşılaştırmalı laiklik çalışmalarını ve tarihsel süreç içindeki laiklik tartışmalarını irdeleyerek Türkiye’nin farklı laiklik anlayışlarını göz ardı edip devlet-sivil dinciliğine yönelmesini gözler önüne seriyor. Laiklik Siyaseti hem Türkiye’de bugün geldiğimiz noktayı anlamak için hem de gelecekteki laiklik tartışmaları açısından çok önemli bir kaynak.

Fransa’daki başörtüsü yasağından, Türkiye’de devletten maaş alan imamlara, zorunlu din eğitiminden Diyanet İşleri’nin bütçesine kadar her konunun ayrıntılarıyla ele alındığı Laiklik Siyaseti önümüzdeki yılların en önemli tartışmalarından birisine kapı aralayacak.

Murat Akan tarafından yazılıp Hilal Dikmen tarafından Türkçeye çevrilen Laiklik Siyaseti: Fransa ve Türkiye’de Din - Çeşitlilik ve Kurumsal Değişim kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

Kapat