Keşfedilmeyi Bekleyen Yetenekler  

İlkokuldaydım. Matematik dersinde kesirler konusunu işliyorduk. Sınıftaki arkadaşlarım, öğretmenimizin tahtaya yazdığı problemleri benden önce, hızlıca çözüyorlardı. Bense defterin kareleri arasında kayboluyordum. Sayılar sayfada taklalar atıyordu. Matematik dersinin bitmesi için dakikaları sayıyordum. Diğer derslerde fena sayılmazdım. En azından okuyunca anlayabiliyordum. Ama matematik kâbusum olmuştu. Öğretmenimin matematiği yapamadığımı fark etmemesi için sınıfta en arkaya geçip deftere gömülüyordum.

Öğretmenimiz, bir gün sınıfta yine tahtaya bir problem yazmıştı. Ben yavaş yavaş defterime problemi  yazarken, cevabı bulup parmak kaldıranlar oldu. “Tahtaya gelip soruyu çözmek isteyen var mı?” diye sordu öğretmenimiz. Bu soruyu her sorduğunda kalbim hızlı hızlı çarpıyordu. Önümdeki arkadaşımın arkasına saklanmama rağmen ismimi duydum. “Mert, gelip sorunun çözümünü anlatmak ister misin bize?” Bir an soluksuz kaldığımı hatırlıyorum. Ne diyeceğimi bilemedim. Kalemimi yavaşça sıranın üzerine koydum. Gözümün önünden sayılar geçiyor, bu sırada öğretmenimiz bana doğru yaklaşıyordu. Yanımda durdu. Gülümseyerek “Hadi bakalım” dedi, bana tebeşiri uzattı. Donup kaldım. Ne yapacaktım? Matematik problemi çözemiyordum işte. Şimdi bütün sınıf yeteneksiz olduğumu öğrenecekti. Mecburen ayağa kalkıp tahtaya doğru ilerledim. Sanki herkesin gözü benim üzerimdeydi. Dizlerim titriyordu. Tahtanın önüne geldiğimde başımı yukarı kaldırıp soruyu birkaç defa okudum. Hiçbir şey ifade etmiyordu. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sınıftakiler fısıldayarak aralarında konuşuyor, biri otuz beş, diğeri yirmi yedi diyordu. Cevabı bilsem ne olacaktı ki? Çözemiyordum işte soruyu. Rezil olmuştum. Tahtaya tek bir şey bile yazamadım. Elimdeki tebeşir parçası terden ıslanmıştı. Bu ne kadar sürdü bilmiyorum. Öğretmen yanıma gelip tebeşiri elimden aldı. Tahtaya bir çarpma işlemi yazdı. Eşittir işareti koydu, tebeşiri bana uzattı. Yok. Olmuyordu. Çarpma işlemini bile yapamıyordum. Başımı öne eğdim. Öğretmen yerime geçebileceğimi söyledi. Oturduğum sıraya doğru ilerlerken birkaç sınıf arkadaşımın bana bakarak güldüğünü gördüm. Utançtan yerin dibine girdim. Bir an önce derslerin bitmesini, eve gitmeyi istiyordum. Tek dileğim öğretmenin ailemi okula çağırmamasıydı. Bıkmıştım artık. Neden kimse benim matematikte yeteneksiz olduğumu kabul etmek istemiyordu ki? Asıl soru: Ben neden bu yeteneksizliğimi gizleme ihtiyacı duyuyordum?

Yeteneksiz’i okurken bu hikâyem, tüm detaylarıyla gözümün önüne geldi. Kendime güvenimi nasıl kaybettiğimi, üniversite yıllarına kadar kendimi her alanda başarısız kabul ettiğimi, mutsuz ve kaygılı yıllarımı hatırladım. Bu kitabı keşke çocukken okuyabilseydim!

ECEM SEÇKİN

 Gordon Korman'ın “Yetenek(siz)” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

 

Kapat