Hasan Faruk Levent’in İlk Romanı: Bir Geçmiş Düşü

Hasan Faruk Levent, ilk romanında geçmişe doğru bir yolculuğu anlatıyor. Hem romandaki karakterlerin hem de mekânların geçmişine doğru bir yolculuk. Roman akıp giderken İstanbul’un eski bir fotoğrafı asılı duruyor sayfaların üstünde. Okurken neresi düş, neresi gerçek diye düşünüyor, bir süre sonra iç içe geçmiş zamanlarla, imgelerle dolu bu sisli yolculuğun akışına kendinizi bırakıyor, yazarın sizler için bıraktığı izleri kovalamaya başlıyorsunuz.

“Tadı çıkarılmış, doyasıya yaşanmış bir geçmiş kolaylıkla geride bırakılabilir. Hatırlanması hoş anılar taşınması zor yük değildir bellek için; hatırlar ve yolumuza devam ederiz. Bu farklı bir durum genç yazar dostum. Ne geçmişi, yaşanmışı hatırlamak ne de geçmişle hesaplaşmak değil amacım. Yerine başka bir geçmiş koymak, bir geçmiş düşü kurmak söz ettiğim.”

Hasan Faruk Levent, sizi 1950’lerin İstanbul’unda bir gezintiye çıkarıyor. Kitabı okurken bir huzursuzluk sarıyor benliğinizi, Beyoğlu’nun ara sokaklarında kayboldum diye düşünüyorsunuz. Sonra Beyazıt’a düşüyor yolunuz, zamandaki yolculuğunuz sizi Küllük Kahvesi’nden Çınaraltı Kahvesi’ne götürüyor.

“Mevsimlerden kış, hava da soğuksa Beyazıt’taki kütüphaneye gider, kitap sayfaları arasında gezinirken bazen gözlerim kapanır, başım düşer, uyuyakalırdım. Burası bir ibadethaneye benzerdi. Kitap sayfaları arasında gezinenlerde görülen kıpırdayan dudaklar, mırıltılar, sayfa çevirme sesi, kimi zaman bir kâğıda ya da bir deftere not alma sırasında kalemin kâğıda sürterken çıkardığı ses dışında başka bir ses duyulmaz, biri kitap almak ya da bırakmak için yerinden kalktığında bozulan sessizlik suya atılan taşın oluşturduğu halkaların dağılıp yok olması gibi bir süre sonra eski haline dönerdi. Küllük Kahvesi yerini çınar ve kestane ağaçlarının altına konulmuş ahşap masa ve iskemlelere oturulan ve sonraları Çınaraltı Kahvesi adını alan kahveye bırakmıştı. Bahardan kış başına kadar benim bildiğim ve gittiğim yer burasıydı.”

Hasan Faruk Levent’in kaleminde geçmiş bir özleme dönüşüyor.

“İstanbul yıllarını anlatmaktan aldığı keyif yerini hüzne bırakmıştı. Suskun, kahvesini yudumladı. “Sait Faik öldü, Maya kapandı, Beyoğlu mozaiği dağıldı, prensesin evi yıkıldı, Kurtuluş’ta bir Rum arkadaşının pansiyonunda hayata veda etti. Hiçbir şey bir daha eski tadında yaşanmadı.”

Hasan Faruk Levent’in geçmiş düşünün içinden İstanbul’dan Ege’ye, 6-7 Eylül olaylarından Cumartesi Anneleri’ne, Sait Faik’ten İlhan Berk’e uzanan çok katmanlı bir roman çıkıyor. Tarihsel doku, romandaki karakterlerin geçmişleriyle birleşerek sizi başka denizlere götürüyor.

“Babasını öldürmek Kerim’in gençlik fantezisidir. Bunu düşünmekten her zaman keyif aldığını biliyorum. Çok yakınındaki bir-iki kişi dışında kimseyle paylaşmazdı. Yeni tanıdığı birine anlattığını ilk kez görüyorum. Demek bir yaşam fantezisine dönüşmüş yıllar içinde. Babasını öldürme fantezisini dile getirerek çocukluk yaralarını sardığını düşünüyorum naçizane. İç hastalıkları uzmanıyım, bunu anlamak için de psikiyatr olmaya gerek yok sanırım.”

İlk romanıyla adından çok söz ettirecek, edebiyatçıların ırmağından beslenen çok renkli bir kaleme sahip Hasan Faruk Levent. Bir Geçmiş Düşü’nü mutlaka okumalısınız.

Hasan Faruk Levent’in Bir Geçmiş Düşü adlı kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneğiyle satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

 

Kapat