Fuat Yalçın’dan Tren Tam Vaktinde Geldi

Ne tuhaf, siste yürümek!

Her çalı, her taş ıssız,

Ağaçlar görmüyor birbirini,

Hepsi de yalnız.

Hermann Hesse’in dizeleri, Fuat Yalçın’ın öykülerindeki gizemli karakterleri de anlatıyor gibi. Yalçın’ın öykülerindeki kişiler her gün çevremizde görebileceğimiz kişiler, başlarından geçen olaylar ise herkesin başından geçebilecek türden. Peki, bu öyküleri okurken böylesine farklı hissettiğiniz nedir o zaman? Fuat Yalçın duyguları öylesine sade ve içtenlikle aktarıyor ki, her öyküde kendinizden bir şey buluyorsunuz. Öykülerdeki sözcükler süslenmeden, takıp takıştırmadan yola çıkıp öyle tesadüfen birbiriyle buluşuyor gibi. Doğal bir akışı var öykülerin, hiç zorlanmadan akıp gidiyor sayfalar. Ne zamanki olaylar hiç beklenmedik, hiç umulmadık bir kapıya çıkartıyor sizi, işte o zaman kurgunun ustalığına şapka çıkartıp böylesine duru bir dille yazılmış bir öykünün nasıl olup da sizi içine çektiğine ya da bir ağrı olup midenize saplandığına şaşıyorsunuz.

Öykülerdeki sis perdesi belki hiçbir zaman kalkmıyor, şifreler tam olarak çözülmüyor ama öyküleri okudukça böyle olmasının güzelliğini fark ediyorsunuz. Fuat Yalçın, öykülerindeki karakterleri kuşatan sis perdesini kaldırmadan sizi aynı sisin içine bırakıyor. Sisin içine girdiğinizde öykülerdeki acıları da aşkları da kendiniz yaşamış gibi içinizde hissediyorsunuz. Yalçın, hiçbir şeyi düzeltmeden, değiştirmeden, ayrıntıları açıklayıp olaylara aşkın anlamlar yüklemeden sunuyor size. Yeni bir şey öğrenmediğiniz gibi, bildiklerinizden de kuşku duymaya başlıyorsunuz: “Tam saatinde geldiğini sandığım tren, 24 saat gecikmiş dünkü tren olabilir mi?”

Fuat Yalçın iş yaşamından, okul arkadaşlıklarından, evliliklerden, eski aşklardan çıkartıyor öykülerini. Mühendis, Müezzin, Muavin ve Memur’da olduğu gibi her öyküde farklı türden insanlar çıkıyor karşınıza. Sokakta görseniz belki fark etmeden yanından geçeceğiniz insanlar, öyküdeki olay örgüsü içinde tüm dikkatinizi üstüne çekmeyi başarıyor, kitabı bitirdiğinizde bile karşınızda durmaya devam ediyorlar. Fuat Yalçın’ın farklı karakterleri ustalıkla çizebilmesinin anahtarı hem gözlem gücünde hem iş deneyiminde saklı. İşi gereği her gün çok sayıda farklı kişiyle mülakat yapan Fuat Yalçın’ın öykülerinde bu hazinenin izleri görülüyor.

Öyküleri okumaya bir kez başladığınızda bir daha elinizden bırakamıyorsunuz. Kendinizi kimi zaman bir yemek masasının etrafında geçmişteki bir aşkı, kimi zaman bir huzurevinde elinizdeki ipucunu kovalarken buluyorsunuz. Öyküdeki karakterler canlanıyor, sizin yarattığınız sahnede oyunlarını oynamaya başlıyorlar. Yolları kesişiyor bazen, sonra hiç buluşmamak üzere yeniden ayrılıyor. Ve oyunun en heyecanlı yerinde bir sis bulutu kaplıyor sahneyi. Hermann Hesse’in dizelerindeki gibi:

Siste yürümek ne tuhaf!

Yalnız olmaktır yaşamak.

Kimse kimseyi tanımaz,

Herkes yalnız.

(Çev. Behçet Necatigil)

Öykü seven okurların mutlaka okuması gereken, sürprizlerle dolu bir kitap Tren Tam Vaktinde Geldi.

Fuat Yalçın’ın Tren Tam Vaktinde Geldi kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

Kapat