Sobelenme, Yoksa Ölürsün

Bilgisayar Oyunlarına Meraklı Gençler İçin Sürükleyici Bir Yaz Romanı

Bu dünyada “şeytana pabucunu ters giydiren” birileri varsa, o da herhalde siber dünyanın dehalarıdır. Aklımızla alay eden bir sürü “akıllı” şey hayatımızda. Onların “yenilenme” hızına ise yetişemiyoruz bile…

Bilgisayar teknolojisiyle birlikte hayatımıza giren oyunlar da günden güne çeşitlendi, yenilendi, pazarlandı; tüm dünyada çılgın takipçiler, oyun kurtları türedi. Yetmedi, sinema endüstrisi de işin içine girdi; bu oyunlardan, popüler kahramanlardan beslendi, serilerin ikinci, üçüncü, dördüncü filmleri çekildi.    

İşin ticari boyutu bir yana; giderek yalnızlaşan insan da yaratılan bu sanal dünyaya ve oyunlara dört elle sarıldı. Kendini avutup can sıkıntısından kurtulmak ve vakit öldürmek için seçtiği yol, aslında farkında olmadan kendi içindeki insanlığı da sinsice öldürdü, bu dünyadan iyice kopardı.   

Silah, savaş ve her türlü şiddetle yüklü oyunlar; önüne çıkan her rakibi temizleyerek ortadan kaldırmanın kodlarını bir bir bilinçaltına yazdı. Sonuç: Yardımlaşma ve dayanışma, dostluk ve arkadaşlık, vicdan ve merhamet gibi her türden etik insani değer “ışın kılıçları” ile biçildi!.. Şimdi insanlık; yarattığı ucubelerin okul baskınlarında katlettiği toplam kurban sayısını hesaplarken bu işin acı sonuçlarına da katlanmaya çalışıyor.  

J.C. LANE’in romanı Sobe, Öldün hem bu oyunları hem de “akıllı saat” gibi son moda teknolojik oyuncaklarımızın, kullanım amacından saparak yaratacağı tehlikeleri sorgulayan ve sorgulatan bir eser. Gençlerin severek okuyacağı kitabın verdiği mesaj, olumlu insani öğeler içeriyor.  

  

 “Açlık Oyunları” Bittiyse Sırada “SOBE” Oyunu Var…

Sobe, Öldün ilk anda “Açlık Oyunları”nı akla getiriyor. Seçen seçilen, kaçan kovalayan genç insanlar. Büyük bir oyun var ortada: Kurgulanmış, avları özel olarak seçilmiş, kuralları belli. Yaşanan can pazarının yeri ve şekli farklı olsa da aslında özü çok benzer. 

Seçme ayrıcalığına sahip avcılar, her zaman dünyanın en özel kulübüne üyedir: Zengindir. Siz ise bir avsınız. Neden hedefteki kişisiniz? Aynı okulda çok daha iyi basketbol oynadığınız için, zengin birinin önündeki en büyük engel olabilirsiniz. Erkek arkadaşını elinden alan güzel ve sıradan kızın bir benzeri olduğunuz için intikam duygusuyla  “temsilen” av olarak seçilebilirsiniz… Ya da tutkulu bir oyuncunun aradığı zorlu rakibin IQ düzeyine sahip olduğunuz için “seçilmiş kişi” olabilirsiniz.

Seçilme nedeniniz her ne olursa olsun, siz artık bir nefret nesnesine –özne değil– ve yok edilmesi gereken düşman bir avatara dönüştünüz bile! Chicago’nun ortasında deli bir kovalamaca: Bir hakem, üç av, üç avcı… Zengin ve yoksul, güç ve iktidar, oyun içinde oyun. Hepsi hayatlarının baharında gençler. Kıyasıya bir mücadele ve nefes nefese bir takip başladı çoktan! 

 “Bu bir Sobe Oyunu. Otuz dakikalık bir avansla Oyuna başladı ve şimdi ben de onu Sobeleyene kadar kovalıyorum.”

 

Oyunun AKILLI SAATİ “Yeni Apple Saat. En son yazılım yüklü. Çelikle güçlendirilmiş gibi görünen bir kayışla bileğine bağlanmış. Çıkartmaması, aksi takdirde öleceği söylenmiş. Görebildiğim kadarıyla saate birkaç uygulama yüklü. Verici, GPS çipi, internet faaliyeti izleyici, çağrı izleyici ve geri iletişim engelleyici.” (s.283)

Amanda’nın AVATARI  Nerys'in onu sırtından bıçakladığı turnuvadan sonra Amanda dünyanın her köşesinden insanı yendiği FIFA’dan, Halo’ya, Assassin’s Creed’e dek normalde takıldığı çevrimiçi oyunlara dönmüştü. Karşısındaki her rakip ona sıkıcı gelmiş, satın aldığının ilk birkaç saatinde bitirince her oyunun keyfi kaçmış, herkesin bayıldığı oyunlardaysa yalnızca hatalar gözüne çarpar olmuştu. Yılın en iyi oyunu ödülünü kazanan Batman serisi bile onu tatmin etmemişti.

   

Siber dünyayı birçok farklı kılıkta dolaşmıştı: Elfler, hayaletler, ninnilerde geçen karakterler… Bunların hepsi hayatını daha eğlenceli ya da en azından daha az sıkıcı kılma çabasıydı. Ama hiçbir işe yaramamıştı, her seferinde yine can sıkıntısından bunalmıştı. Sonunda PeruTanrıçası13 avatarını yaratmış, bu avatar da Amanda’nın ikinci kişiliği olmuştu.” (s.82)

Charles’ın AKILLI GÖZLÜĞÜ

Charles çantasından güneş gözlüğünü çıkarıp parmağıyla çerçevesindeki düğmeye bastı. Bu gözlük, sıradan birinin internette sörf yapmak, resim çekmek ya da en yakın İtalyan restoranının yol tarifini almak için kullandığından daha fazlasını yapabiliyordu. Vücut ısısını, kemik yoğunluğunu, taşınan teknolojileri ve silahları taraması için Charles gözlük üstünde birkaç değişiklik yapmıştı. Hatta insanların yaşamsal belirtilerini, kalp atışlarını, kan şekerini ve beyin aktivitesini de okuyabiliyordu. Bu değişiklikleri yapmak onu zorlamıştı… bir gün boyunca.”  (s.219)

 

Manyak Katil Hakemin, Gözetleme Odası…

“Oda tamamen makinelerden oluşuyordu. Parlak gümüş rengi bilgisayarlar, yılan gibi kıvrılan kablolar, hoparlörler, televizyonlar, kumandalar… Evden çalışan sanal bir teröristin ihtiyacı olan her şey oradaydı. Bir duvar tamamen Chicago caddelerini, insanları ve binaları gösteren minik ekranlarla kaplanmıştı. Sanki şehrin her köşesine bir çift göz yerleştirilmiş gibiydi.” (s.415)

Bu ölümcül SOBE Oyunu bittiğinde korkulan kayıplar yaşanacak mı? Gençlerin her biri, peşlerindeki ebeden ve sobelenmekten kurtulabilecek mi? Oyunu kurgulayan hakemi bulup onunla hesaplaşabilecekler mi? J.C. LANE’in romanı “SOBE, ÖLDÜN” gençlerin sanal dünyayı sorgulamalarına ve gerçek dünya ile başa çıkabilmelerine yardımcı olacak bir kitap. Elinizden bırakamayacağınız macera dolu, sürükleyici bir yaz romanı.

J.C. LANE’ in Sobe, Öldün romanını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

 

Kapat