Yunan’a Niyet… Türk’e Kısmet... Kanadı “Nazar Boncuklu” Uçağımız: İSMET

Türk ulusunun Sakarya’da yazdığı destan, yalın gerçekleri ve savaşın tüm hararetiyle bu kitapta…

Kurtuluşun adım adım yaklaştığı günlerde Anadolu bir yangın yeriydi… Çok yorgundu. Çok ama çok yoksuldu. Kahramanlar hep vardı, korkaklar da… Bu doğum sancısını, tüm ayrıntıları, belgeleri ve insanın gözlerini yaşartan hikâyeleriyle Alptekin Müderrisoğlu’nun “SAKARYA” kitabında bulacaksınız.

Sakarya zaferi, yakın Türk tarihinin bir dönüm noktasıydı. Bu zaferi yalnızca savaş alanında kazanılan bir başarıya indirgemek, küllerinden yeniden doğmayı başarmış Türk ulusunu hafife almak olur.

Büyük bir emekle hazırlanan eserde; her türlü kaynak belge taranarak bulunan binlerce küçük olay, birer mozaik taşı gibi gün gün bir araya getirilmiş ve bizim Sakarya’yı bütünsel olarak kavrayıp büyük resmi daha iyi görmemiz sağlanmış.

İşgalci Yunan’a İngiltere’den Hediye “Uçak” 

Savaşın, ordumuz adına büyük kayıp, yokluk ve yoksulluk içinde cephe cephe sürdüğü kanlı günlerdi… Anadolu’yu işgali sırasında; ne uçak, ne gemi, ne de top üretecek sanayisi olan Yunanistan, bize karşı kullandığı ve son savaş teknolojisine sahip bütün silah gücünü, İngiltere’den sağlıyordu.

İngiltere yine yapacağını yapmış, Yunanlara bir “uçak” armağan etmişti: Çift kanatlı bir Havilland! Yunan adalarından havalanıp İzmir’e geliyordu bu uçak. Kim bilir hangi askerimize, evimize, köyümüze bombalar yağdıracaktı?..

Kaderin Seyri, Bir Uçağın Rotasını Bile Değiştirir!

Yunan pilot, yönünü şaşırıp yanlışlıkla Kuşadası’na iniş yapınca, kaderin seyri de bir anda değişti. Türk Jandarması hemen uçağa el koyup içindekileri tutukladı. Yalnız şöyle küçük bir sorun vardı: Kuşadası, o günlerde İtalyanların işgali altındaydı. Olayı öğrenen İtalyan süvarileri ve Türk Jandarması karşı karşıya geldi, önce silahlar çekildi, sonra uzlaşma yolu arandı, derken Yunanlılar diplomatik girişimde bulundu. En sonunda, işi daha fazla büyütmek istemeyen İtalyanlar uçağı bize bıraktı.

“At Arabası” ile Taşınan Uçak!

O günün koşullarında uçağı Muğla’ya taşımak, oradan da Ankara’ya götürmek gerekiyordu. Uçak söküldü, at arabasıyla parça parça Muğla’ya taşındı. Uçağın parçalarını söken ve taşıyanlar işin ehli olmadıkları için de, uçağın kimi önemli parçaları bu yolculukta ciddi hasar gördü.

10 Ağustos 1921 günü; uçağın montaj ve onarımını yapacak, sonra da Ankara’ya uçuracak ekip hemen Muğla’ya geldi: Pilot Vecihi, Teğmen Hamdi ve Makinist Eşref. İşleri çok zordu, umdukları değil buldukları bu “uçak” için epey alın teri dökmeleri gerekecekti.

Yunan Arması Yerine “Ay-Yıldız”  

Nazar Değmesin Diye “Mavi Boncuk”

Uçağın montajı için hummalı bir çalışma sürerken, bir yandan da uçaktaki Yunan arması kazınarak yağlı boya ile arka kuyruğa büyük bir ay-yıldız çizildi.

Vecihi Bey; savaşın kilit ismi “Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa”nın adını bu uçağa verdi.  “İsmet” adı “masumluk, günahsızlık, temizlik” anlamını taşıdığı için de ulusumuza çok yakışır bir uçak kazanmış olduk. Uçağımıza “nazar değmesin” diye, kanat tellerine de kocaman bir nazar boncuğu asıldı.

    

Kontroller ve deneme uçuşundan sonra uçağın güvenli ve sağlam olduğu anlaşıldı. Dile kolay; hava gücümüze ikinci bir uçak kazandırılmıştı. Bu, o günün koşullarında hiç de azımsanacak bir şey değildi! “İsmet” havacılarımızı da çok mutlu etti; çünkü ilk defa böyle güvenli, düzgün çalışan bir motorla uçacaklardı.

Yunanlara karşı Türk semalarını koruma, gözetleme görevinin yarısını bundan sonra “İsmet” üstlenecekti.

18 Yunan Uçağına Karşı, 2 Türk Uçağı

İki uçaktan oluşan Türk Hava Gücü, göklerde sık ama uzun uçuşlar yaparak Yunan güçleriyle arasındaki büyük uçurumu telâfi etmeye çalışıyordu. Diğer uçağımız “İzmir” bir avcı uçağıydı, “İsmet” ise gözetleme uçağı…

“İsmet” 1 Eylül 1921 günü Yunan bataryalarını bombaladıktan sonra burun buruna geldiği bir Yunan uçağını düşürerek büyük bir başarıya imza attı. Göklerde öyle nefes kesen bir kapışma yaşanmıştı ki; her iki tarafın karadaki orduları çarpışmayı bırakıp havadaki bu ölüm kalım kavgasını izlemişti. Pilot Vecihi uçak düşüren ilk pilotumuz oldu.

Ertesi gün, çok ilginç bir olay daha yaşandı. Pilot Vecihi ve yanındaki Gözetleyici Teğmen Basri; büyük bir çadır, otomobiller ve binek atların bulunduğu yere dört bombayı peş peşe bıraktı. Daha önce fark etmedikleri bu çadırlı ordugâhın hastane olabileceğini düşünmüş, ama Kızılhaç işareti de görememişlerdi. Büyük zarara ve kayıplara yol açan bu dört bombanın, Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı Korgeneral Papoulas’ın karargâhına düştüğünden habersiz, üsleri olan Malıköy’e döndüler.

(Konuyla ilgili sayfalar: 489-490, 624-627, 638)

Vecihi Hürkuş Hakkında 

Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan, İzmir Seydiköy Hava Meydanı’nı işgal eden “tayyareci”miz TBMM'den üç defa takdirname ile kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası kazandı.

Özgeçmişiyle bizi hâlâ şaşırtan, Kurtuluş Savaşımızın en önemli figürlerinden Vecihi Hürkuş; 1942 yılında yayımladığı “Vecihi Havada” kitabında, 1915-1925 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk döneminde yaşadıklarını, ilk uçağını nasıl yaptığını anlatır.

  

İnsanoğlunun aya ayak basmak üzere dünyadan ayrıldığı 16 Temmuz 1969 günü Vecihi Hürkuş da ayrılır bu dünyadan… Ankara'da anılarını yazarken, beyin kanamasından hayatını kaybeder. Ankara, Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedilir. Gözleri ve kalbi hep göklerde olan Vecihi Bey, ışıklar içinde uyusun.

Alptekin Müderrisoğlu’nun yazdığı “SAKARYA” belgesel kaynaklara dayalı, büyük bir emekle hazırlanmış, çok önemli bir eser. Yakın tarihimizin dönüm noktası olan, askerimize deneyim ve moral kazandıran bu zafer, cephe gerisinde askeri için didinen fakir Anadolu halkının da zaferidir. O günleri, ekonomik ve sosyal koşulları içinde kavramak ve tarihimizi anlayarak sahip çıkmak için okumamız gereken bir kitap.

Alptekin Müderrisoğlu’nun “SAKARYA” kitabını indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

Kapat