İğneyle İki Gözü Kör Edilen Tarlakuşundan Halikarnas Balıkçısı'na

Halikarnas Balıkçısı, Mavi Sürgün adlı kitabına can yakan bir hikâyeyle başlar. Önce ateş gibi kızgın topraklarda zorlukla, dirençle büyüyen sabırlık bitkisini anlatır, sonra da tarlakuşlarını: “İtalya’da tarlakuşlarını hiç durmamacasına öttürmek için ateşle kıpkızıl kızartılmış toplu iğne uçlarıyla cızz diye bir gözünü, cızz diye öteki gözünü yakarlar. İki gözü kör olan tarlakuşunu bir kafese koyarlar. Mavi, açık, duru göklere özgür uçmaya alışkın kuş, ilkönce gözlerini örttüğünü sandığı kapkara paçavrayı tırnaklarıyla paralamaya çabalar ve zavallı kendini bir kat daha yaralar. Karanlığın gözüne yapışanın bir paçavra, bir is ya da kurum değil, bir zindan gece olduğunu anlayınca, kanat hızıyla geceyi aşmaya, güneşe ulaşmaya çabalar. Çırpınır, çırpınır, her kanat vuruşu katı kafese çarpar, acır, acır! Kara gece aşılmaz bir kara duvardır. Uçucu kanatlardan kat kat güçlü, iç hızıyla ötmeye koyulur, öter, öter. Gecenin öte tarafında gönlünün gününü güneşini, nur âlemini yaratır. Yine o mavi göklerine çıkar, ta altında ufuklara kadar ıssızlaşan yeryüzüne pırıl pırıl pullar gibi renk renk cıvıltısını döker, döker. Öter, öter, yaradılışa bütün canını, gönül cömertliğiyle harıl harıl döktükten sonra boynu bükük, şu darı dünyaya kör gözleri açık, aramızdan şükranla ayrılır.”

Mavi Sürgün, İstiklal Mahkemesi kararıyla Bodrum’da kalebentliğe mahkûm edilen Balıkçının değil sürgün edilen sabırlık ve tarlakuşunun öyküsüdür. Sabırlık gibi sabreder, tarlakuşu gibi öter, çırpınır Balıkçı. Ne ki tarlakuşundan şanslıdır, yırtar karanlık örtüleri. Masmavi bir deniz açılır önüne.

Ankara’dan Afyon’a, Afyon’dan İzmir’e, İzmir’den Aydın’a derken sayfa sayfa Milas’a ve Bodrum’a uzanır Balıkçının yolu ancak bu yol bir türlü bitmek bilmez. Ankara’dan yola çıkalı dört aydan fazla olmuş ancak henüz Bodrum’a varamamıştır. Yol üstünde yatmadığı il ve ilçe hapishanesi kalmamıştır Balıkçının. Sabreder, sabreder, sabreder ve sonunda karanlık hücreler dalga dalga mavi denizlere açılır. Bodrum’a yaklaşınca aşka gelir Halikarnas Balıkçısı, dili de açılır, renkler çiçeklere, tohumlar topraklara savrulur: “Âdemotu, kösele gibi ser yapraklı kurtotu, ılgın, sandal ağacı, renk renk hayıtlar, ay ışığında yaprakları mavi mavi çakan yabani sakız, karabaş, laden, adaçayı, yaban nanesi, kekik, çetinlik kırlalesi, çobançantası, civanperçemi, kardelen, gelincik papatya, gülhatmi, yabani hanımeli, çan çiçeği, kandilli sümbül, çayır güzeli, kadın tuzluğu, haseki küpesi, mersin. Daha sayayım mı?”

Mavi Sürgün, okumaya başladığınız andan itibaren bir daha elinizden bırakamayacağınız bir kitap. Acıların içinden nasıl olup da bu kadar umut, yaşama sevinci, mutluluk çıktığına sizler de inanamayacaksınız. Balıkçı’nın sürgün notlarını okurken hapishanelerin nem kokan kuytusundan girip, Tekirburnu’ndan kıyıya çıkacaksınız. Karanlık dehlizlerde bunalmayı beklerken pul pul balıklar, rengarenk çiçekler, aydınlık sabahlar içinde uyanacaksınız. Saf bir coşkunun, tükenmeyen umudun, çocuksu bilgeliğin ve sonsuz maviliğin kitabı Mavi Sürgün.

 Halikarnas Balıkçısı kimdir? sorusunun en dürüst, en kestirme yanıtıdır Mavi Sürgün, Balıkçı’nın kitaplarını okumaya başlamak için en doğru, en güzel başlangıç. Kitap bittiği anda ilk sayfasına dönüp yeniden, yeniden okumak isteyecek, okuduktan sonra bile elinizden bırakamayacaksınız. Mavi Sürgün’ü indirimli fiyat ve avantajlı kargo seçeneği ile hemen satın almak için tıklayın.

 

 

 

 

Kapat